Kürk Mantolu Madonna!
Keşke hayatta olsan da sorsam sana: Nasıl
yazdın bu #kitabı Sabahattin Ali? Neler hissettin? Ne ilham oldu sana? Kimdi bu
Raif Efendi? Kendinden neler vardı bu Raif Efendi’de?
Kürk Mantolu Madonna’da Sabahattin Ali’nin
kalemi yine depresif ama bir o kadar da coşkulu, akıcı… Psikolojik tahliller
eserde ön planda. Kürk Mantolu Madonna’yı
okurken insanın içi daralır, Raif Efendi’ye prangalarını kır artık yeter demek ister.
İster de gönül çoşar çoşar sonrasında durulur, kadere razı olur. Herkesin bir
fıtratı var der kabullenir.
Eserin anlatıcı kahramanı Rasim, eski
arkadaşı Hamdi Bey vesilesi ile bir şirkette çalışmaya başlar. Rasim, şirkette
mütercim tercüman olarak çalışan ve Kürk Mantolu Madonna’nın baş kahramanı Raif
Efendi ile aynı odayı paylaşır. Her ne kadar aynı oda da çalışsalar da aralarında
görünmez bir uzaklık vardır. Rasim, yaşı hayli ilerlemiş Raif Efendi’nin tek
düze, haksızlık karşısında sesini çıkartmayan, silik bir insan olduğunu
düşünür. Bu düşünceler Rasim’in kafasında yer etmiştir.
Rasim bir gün Raif Efendi’nin
işe gelemeyecek şekilde hastalandığını öğrenir. İşlerin biran evvel yetişmesi
gayesi ile Rasim tercüme edilecek metinleri Raif Efendi’nin evine götürür. Burada
Raif efendinin ev yaşantısını görür. Rasim, kalabalık ev halkının Raif Efendi’yi
takmadığına bizzat yakinen şahit olur. İlerleyen zaman Rasim ile Raif Efendi
iyi bir arkadaş haline getirir.
Günden güne Raif Efendi’nin durumu
ağırlaşır. Raif Efendi, Rasim’den çekmecesinde yer alan bir defteri yakmasını
ister. Rasim merakına yenik düşer ve defteri okumaya başlar. Raif Efendinin bu
suskun halinin altında büyük bir aşk acısının yattığını anlar.
Defterden notlar:
Sabun fabrikası işleten babası Raif
Efendi’yi sabun konusunda tahsil için Almanya’ya gönderir. Raif Efendi, Almanya’da bir sanat
galerisinde bir resim görür. Bu resime âşık olur ve her gün bu resmi seyretmek
için galeriye gider. Bir gün resmin sahibi Maria Puder’le tanışır. Çok geçmeden
aralarında büyük bir aşk başlar.
Maria Puder serbest büyümüş bir bayandır
ve bu Raif Efendi’yi çok etkiler. Bir gün Raif Efendi babasının öldüğünü
öğrenir ve Türkiye’ye geri döner. Bir müddet Maira ile mektuplaşırsa da
Maira’dan gelen mektupların ardı kesilir. Raif Efendi Maria’nın kendisini
unuttuğunu düşünerek büyük bir hayal kırıklığına uğrar, daha sonra evlenir ve
çocukları olur. Ancak bu sevda masalından sonra artık hayattan beklentisini
yitirmiştir.
Bir gün tren garında tesadüfen Maria’nın
bir akrabasıyla karşılaşır ayaküstü Maria hakkında sorular sorar. O esnada
trene binmekte olan Bayan; Maria’nın vefat ettiğini ve bir kızı olduğunu,
babasının da bir Türk olduğunu söyler. O an Raif Efendi bayanın yanındaki 8-9
yaşlarındaki kıza bakar. Kendi kızıdır o, Maria Puder ile aşkının meyvesi. Bayan
trene binerek hareket eder. Raif Efendi tek kelime etmez/edemez. Ah Raif Efendi
ah…
Rasim okudukları karşısında şok olmuş
bir vaziyette Raif Efendi’nin evine gittiğinde Raif Efendi’nin vefat ettiğini
öğrenir.
Bu eşsiz eseri şiddetle okumanızı öneririm.
Bu eşsiz eseri şiddetle okumanızı öneririm.
Sabahattin Ali;
1907 yılında
Edirne’de doğdu. 1948 yılında Kırklareli’nde bir cinayet sonucu hayatını
kaybetti. Aslen öğretmen
olan yazar, çocukluğunda ve gençliğinde maddi anlamda zor günler geçirmiştir. Sabahattin
Ali, MEB’in açtığı bir sınavı kazanarak Almanya’ya gider. Yurda döndüğünde öğretmenlik
mesleğine devam eder. Yazıları sebebiyle bir çok kez ceza evinde yatan Sabahattin
Ali, baskılardan uzaklaşmak için yurt dışına gideceği sırada cinayete kurban
gitmiştir.
”Dünya’nın
en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete
düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!... Niçin bunu anlamaktan bu
kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm
verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?” sözü ile yazar romanlarındaki
kahramanlar hakkında ipucu vermektedir.
Yazar ile ilgili müthiş bir kısa film https://www.youtube.com/watch?v=-i4DJD6bpn4
izlemenizi tavsiye derim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder